18 Mart 2017 Cumartesi

Osmanlı Sultanları ve Halifeleri

İlhanlı Hanı Hülagü, 1258’da halifeliğin merkezi konumundaki Bağdat’ı fethetmiş, Abbasi soyundan gelenleri de öldürerek bu makama son vermişti. Fakat fetih sırasında kaçan bazı Abbasi üyeleri, Memlüklüler’e sığınarak burada halifeliği tekrar ilan ettiler (13 yy.). Bu halifeliğin dini törenlerde protokolde durmaktan başka bir siyasi otoritesi yoktu. Bu şekilde yaklaşık üçyüz yıl devam eden bu durum I. Selim’in Mısır’ı fethetmesiyle sona erdi. Hilafetin koruyuculuğu Osmanoğullarına geçti. O dönemin halifesi III. Mütevekkil İstanbul’a getirilerek hayatını siyasi yetkisi olmadan burada geçirmiştir.

1 Kasım 1922 tarihinde Saltanatın Kaldırılması’ndan sonra da Ankara Hükümeti halife olarak, T.B.M.M.’nin seçtiği Halife Abdülmecid Efendi’den, sadece Müslümanların Halifesi unvanını kullanması ve gösterişli hareketlerde bulunmaması istemişti. Abdülmecid Efendi, T.B.M.M. Yönetimi tarafından halife seçildikten sonra kendisine verilen talimata aykırı olarak, "Halife-î Müslimin" unvanından başka sıfat ve unvanlar kullanarak, Cumhuriyet hükumetinin talimatı dışına çıktı. Son Osmanlı Halifesi Abdülmecid Efendi’nin, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhuriyetin İlânından sonra gerçekleştirmeyi planladığı devrimlere engel olabilmesi ihtimal dahilinde bulunan bir hilafet kurumuna karşı en sert tedbirleri alacağı belliydi. Bir taraftan Abdülmecid Efendi’nin, bu davranışları Halifeliğin kaldırılması için bahane edilerek ve diğer taraftan da başka sebepler ileri sürülmek suretiyle, hilafet müessesesi 3 Mart 1924 tarihli Halifeliğin kaldırılması ve Hanedan-ı Osmaniye’nin Türkiye Cumhuriyeti memâlik-î hariciyesine çıkarılmasına dair kanûn ile sona erdirildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder